Özellikle yaşlanma ile birlikte kas ve eklemlerde zayıflık ve beraberinde pek çok omurga rahatsızlığının başlangıcı olarak kabul edilen kronik ağrılar meydana gelmektedir. Kronik ağrılar, günlük hareket rutini içerisinde vücudun görevlerini yerine getirirken zorlanmalara ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemeye yol açabilmektedir.
Günümüzde sıklıkla başvurulan ağrı kesici ilaç kullanımı kronik ağrıyı tedavi etme konusunda yaygın bir tedavi yöntemi olarak görülse de aslında medikal ilaç desteği geçici bir rahatlama yaratır ancak ağrının yönetimini sağlayamaz. Ağrı ve kronik ağrı yönetimi konusunda bu alanda eğitim almış uzman fizyoterapistler tarafından hazırlanan kişiye özel fizik terapi programları ile kalıcı bir iyilik hali sağlanabilmektedir.
Ağrı, sinir sistemimizin nöronlar aracılığıyla beyine gönderdiği sinyallerdir ve vücudumuzda bir şeylerin ters gittiğini bize haber vererek, olabilecek rahatsızlıklara karşı önlem almamıza yardım eder. Ağrı bir çeşit alarm sistemidir ve fizyolojik olduğu kadar duygusal duyulardan da etkilenebilmektedir.
Örneğin; hayattan keyif alan mutlu bir bireyin ağrı eşiği, endişeli ve korku hissine kapılan bir bireyin ağrı eşiğinden daha yüksek seviyededir. Bunun nedeni, vücudun fiziksel olduğu kadar psikolojik ve sosyolojik etkenler doğrultusunda da değişkenlik göstermesinden kaynaklanmaktadır ve bu nedenle ağrı yönetimi yapılırken fizyoterapistler bireyleri bütünsel açıdan ele almaktadır.
Kronik ağrı, bir aydan fazla süredir devam eden ve değişen derecelerde artan ya da seyreden ağrı tipidir. Kronik ağrı pek çok omurga ve eklem problemlerinin nedeni olabilir. Artrit, bel fıtığı, boyun fıtığı, menisküs, iyileşemeyen burkulma, veya sinir hasarı gibi problemler kronik ağrıya neden olan ve yaygın şekilde görülen rahatsızlıklar olarak örneklenebilir.
Kronik ağrı, belirli bir kas grubu ya da eklemini etkisi altına alma eğilimindedir ve genellikle kişilerin konsantrasyonunu ve yürüme, merdiven çıkma, eğilme gibi belirli hareketleri gerçekleştirme yeteneğini etkileyecek kadar şiddetli olabilir. Müdahale edilmediği taktirde kronik ağrılar zamanla bir eklemin ya da kasın hareket edememesine yol açabilirler.
Kronik ağrı, akut ağrıdan farklı olarak tanımlanmaktadır. Kronik ağrıya sahip kişiler ani kesin bir acı hissederler ve problemli bölge iyileştikçe bu his de yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Kronik ağrı, problemli bölge iyileştiğinde bile devam edebilme potansiyeline sahiptir bu nedenle kronik ağrının yönetiminin mutlaka bir uzman bir fizyoterapist tarafından yapılması tavsiye edilir.
Kronik ağrı yönetiminde ilk değerlendirme süreci çok önemlidir. Fizyoterapistiniz ilk değerlendirme esnasında size;
Bu soruların cevapları ağrı yönetiminde başarılı bir yol haritası oluşturmak ve tüm faktörleri bir arada değerlendirme açısından büyük önem taşır. Aynı zamanda fizyoterapistiniz
Fizyoterapistinizin hazırlayacağı program hem fizyolojik hem de biyo-psiko-sosyal açıdan iyi olma halini destekleyen methodlar içerir.
IKOMT terapi olarak da bilinen klinik odaklı multi boyutlu terapi modeli ağrı yönetimine bütüncül bir yaklaşım uygulamaktadır. IKOMT terapi modeline göre ağrılar fizyolojik olduğu kadar sosyolojik ya da psikolojik nedenlerden ötürü de meydana gelebilmektedir. Örneğin yoğun iş stresi yaşayan bir kişi farkında olmadan üzerinde bir baskı yaratarak bu baskı sonucu kasların gerilmesine ve omuz, sırt ya da boyun gibi bölgelerde kronik ağrıların oluşmasına neden olabilir.
Ağrı yönetiminde uygulanan bütüncül yaklaşımda stres yönetimi bu nedenle önemli bir yer oluşturur. Kronik stresin ağrı üzerinde pek çok olumsuz yönde etkileri bulunmaktadır ve bu tip durumlarda kişilere fizik tedavi uygulamalarına ek olarak nefes egzersizleri ve sinir sistemine sakinleştirmeye ve beslemeye yardımcı olan düzenli uyku ve beslenme alışkanlıklarını geliştirme eğitimlerine başvurulabilmektedir.
Kronik ağrınını nedenlerini ele alabilmek ve doğru terapi programını uygulayabilmek için uzman fizyoterapistiniz belirli kas gruplarının ve dokuların neden zayıf veya sert olduğunu belirmeye çalışır. Tespit ve değerlendirme sonrası manuel terapi olarak bilinen doku ve kaslara direkt uygulanan el manipülasyonları ile problemli bölge üzerinde güçlendirme ve kan dolaşımını destekleyici terapi teknikleri uygulanır.
Sağlıklı kan dolaşımı iyileşmeyi hızlandırdığı gibi sinirler arasında etkileşim ve iletişimi de hızlandırarak dokuların kısa zamanda onarılmasına yardım eder. Manuel terapi uygulamalarına ek olarak hazırlanan egzersiz programları ile kronik ağrı yönetiminde ağrıyı hafifletmek ve hareketliliği artırmak amaçlanır. Egzersiz programları günlük rutininizde gerçekleştirdiğiniz oturma, ayağa kalkma, yürüme, merdiven çıkma, eğilme gibi temel hareketlerinizi gerçekleştirme yeteneğinizi geliştirmek için bu bölgelere uygulanan stresi azaltmayı amaç edinmek üzere tasarlanmaktadır.
Kronik ağrı yönetiminde egzersiz yapmak başka bir deyişle ilaç kullanmak gibidir. Fizyoterapistiniz tarafından belirlenen egzersiz programı doğrultusunda uygulanan egzersizler kasları ve eklemleri güçlendirmeye, hareketliliği geliştirmeye yardımcı olarak problemli bölgede ağrıya neden olan hareketlerin kontrolüne yardım eder. Bu yönü ile de egzersiz yapmak kronik ağrı yönetiminde farkındalık oluşturulmasına yardım eder.
Ağrı yönetiminde uygulanan egzersiz programları aşağıdaki method ve hedefleri içerebilir;
Kronik ağrı yönetiminde belli seanslarla uygulanan fizik tedavi, manuel terapi ve çeşitli egzersiz programları sonrası iyilik haline kavuşan kişiler için sonraki dönemlerde devamlılık çok önemlidir. Kronik ağrı yönetimi aslında bir şekilde stres yönetimini de ele almaktadır. Stresin kronik ağrılar üzerindeki olumsuz etkileri değerlendirildiğinde, terapiler sonrası yaşam kalitesinde bazı değişiklikler devamlılık açısından bir çeşit zorunluluk olabilmektedir.
Kronik ağrı yönetiminde devamlığı sağlayan ve yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyen pozitif değişiklikler aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir;